AW-11401858615
ÇOCUKLUKLARDA KORKU VE KAYGI (FOBİLER)
İlk insanlardan günümüze kadar olan milyarlarca yıl içerisinde korku insanların en temel duygularından biri olmuştur. Fizyolojik temelli olan korku ve kaygılar yaşamı tehdit eden durumlarla başa çıkmak adına içgüdüsel bir motivasyon oluşturur. Bu durum kendimizi riske atacak olaylardan korumamızı sağlar. Çocuklar da korku ve endişeyi gelişim sürecinin bir parçası olarak deneyimler.
Gelişim süreci içerisinde çocuklar deneyimleriyle birlikte hayatı ve çevresini keşfeder. Çocuk için anne ve babası (ebeveynleri) dış dünyayı araladığı ilk kapıdır. Onlar aracılığıyla dünyayı keşfeder. Ardından ebeveynlerini örnek alarak edindiği davranışları sosyal yaşamında sergilemeye başlar. Bu süreçte olumlu ve olumsuz deneyimleri edinmeye eder.
Çocuklar için ilk kez karşılaştıkları durumlar kaygı ve endişe yaratabilir. Bu durumlarda geçmiş deneyimlerine veya ebeveynlerinin deneyimlerini rehber edinir. Çocuklarda endişe ve kaygı yaratan durumlar ilk başlarda fizyolojik temelli olması çocukları korumaktadır. Fizyolojik korkuların çoğu, belirli gelişim dönemlerinde ön plana çıkar. Küçük çocuklar, genellikle çevrelerindeki anlık olaylardan korkar; yaşları büyüdükçe ve bilişsel yetileri geliştikçe, korkularının içeriği giderek hayali nesnelerden gerçek nesnelere ve geleceğe yönelik olaylara doğru gelişir. Aşağıdaki tabloda yer alan korku içerikleri çocukların belirli yaşlarındayken bunlara tepki göstermesi (ağlama, bağırma, yardım isteme gibi) oldukça doğaldır.
Çocuğun Yaşı |
Korku İçeriği |
0-6 Ay |
Yüksek Sesler |
6-9 Ay |
Yabancılar |
9-12 Ay |
Ayrılık, Yaralanma |
2. Yaş |
Hayali Figürler, Ölüm, Hırsızlar |
3. Yaş |
Hayvanlar (Köpek), yalnızlık |
4. Yaş |
Karanlık |
6-12 Yaş |
Okul, Yaralanma, Hastalık, Sosyal Ortamlar, Gök Gürültüsü |
13-18 Yaş |
Yaralanma, Hastalık, Sosyal Ortamlar, Cinsellik |
Ancak bu korku ve kaygılar zaman zaman çocukların günlük yaşam rutinlerini bozmaya başlayabilmektedir. Örneğin; uyku, yemek düzeninde değişiklikler olabilir; oyun içerikleri değişebilir, günlük rutinlerden kaçma veya kaçınma davranışları gösterebilir. Bu durumlarda çocuklar, korkularını çok yoğun yaşayabilmekte ve korku veya kaygılarını azaltma/başa çıkmada yetersizlik yaşayabilmektedir. Sonuç olarak çocukların yaşamında düzenlerini bozan bir nesne veya durumla ilgili tehlikeyle orantılı olmayan korkulara fobi denilebilir. Çocuklarda en çok korku ve kaygıya yol açan fobiler okul fobisi ve sosyal fobidir.
Okul Fobisi
Okula başlama ve ilköğretim sürecinde çocukların en yoğun yaşadığı fobilerden birisi olan okul fobisi, okula gitmeyi reddetme olarak kendini göstermektedir. Okula gitme gerçeği ile karşı karşıya kalan çocuklarda öfke nöbetleri, aşırı derecede korkma, uyku sorunları, ağlamaklı olma, sözlü mazeretler, karşı çıkma ve direnme davranışları; organik nedeni olmayan karın ağrısı, baş ağrısı gibi rahatsızlıklardan yakınma gözlemlenmektedir.
İki tür okul fobisi vardır. İlki ayrılma kaygısı temellidir. Ayrılma kaygısı yaşayan çocuklar, ebeveynlerinden ayrı veya uzak olduğunda kendisinin ya da ebeveynlerinin başına kötü bir şey geleceği konusunda sürekli endişe duyarlar. Bu nedenle evde olduğu zamanlarda çocuklar, sürekli ebeveynlerini kontrol etmeye çalışmakta ve çoğunlukla onlarla beraber uyumaya çalışır. Okula gitmeyle birlikte ebeveynlerinden uzun süre ayrı kalması gereken çocuklar, -özellikle ilkokula yeni başlayan veya okul değiştiren çocuklar- sabahları ailelerine karşı direnç göstermektedirler.
İkinci okul fobisi ise okul reddi olarak tanımlanmaktadır. Okuldan kaçınma davranışı gösteren çocuklar ayrılma kaygısı yaşayan çocuklar gibi benzer yakınma ve şikayetlerde bulunmaktadır. Özellikle sabahları karın ağrısı şikâyeti oldukça fazla olmaktadır.
Okul reddi genellikle okul yıllarının başlangıcında değil de daha ilerleyen süreçlerinde ortaya çıkmaktadır. Bu süreçteki çocukların okuldan kaçınmaları daha ciddi ve kalıcıdır. Çocukların yaşadığı korku ve kaygılar okul ortamında yaşadıklarıyla ilgilidir. Akademik başarının düşmesi, akran zorbalığı, düşük benlik algısı, sert veya alaycı bir öğretmenin var olması gibi nedenler çocuğun okula gitmesine engel olabilmekte ve aşırı düzeyde kaygı ve korkuya neden olabilmektedir.
Yapılan araştırmalar sonucunda okul fobisi yaşayan çocuklar, okula gitme sürecinde aşırı düzeyde kaygı veya korku yaşamaktadır. Çoğunlukla bir şekilde okula giden çocukların aslında bir problem olmaksızın arkadaşlarıyla oyun oynadığı gözlemlenmiştir. Annesinden veya babasından sağlıklı bir şekilde ayrılmayı başarıp okula giden çocukların karın veya baş ağrısı gibi şikayetlerin bir anda ortadan kalktığını söylemek mümkündür.
Okul fobisi yaşayan çocuklarda öncelikli olarak çocuğun okula gitmek istememesinin nedeni belirlenmelidir. Çocuk ayrılma kaygısı mı yaşıyor, akran zorbalığı mı yaşıyor, akademik başarıya ilişkin kaygısı mı var yoksa öğretmenleri ile olumsuz bir olay mı yaşadı? Temeldeki neden belirlendikten sonrasında aile okul ile iş birliği yaparak bu süreci yönetebilirler.
Her şeyden önce çocukların okuldan uzak kalmamasına özen gösterilmelidir. Evde kalma süresi arttıkça okula dönüş o kadar sancılı ve ağır olacaktır. Ebeveynlerin bu günlük evde kalsın dinlensin yaklaşımları çocukların yaşadığı korku ve kaygılarının daha çok artmasına yol açacaktır. Anne ve babanın soğukkanlılıkla ve tutarlı bir şekilde bu süreci yönetmesi gerekmektedir. Çocuğu korkutma veya şiddet uygulama veya zorla götürmeye çalışma okula gitme sürecini olumsuz yönde etkileyecektir. Anne veya baba ortak bir tutarlılık sergilemelidir. Çocuk sınıfa girmek istemese bile okulda vakit geçirmesi sağlanmalıdır. Çocukların okul fobisi yaşamasının nedenlerinin belirlenip bu problemlerin konuşulup çözülmesi okul fobisinin ortadan kalmasının en temel koşuludur.
Sosyal Fobi
Sınıf içerisinde veya sosyal ortamlarda(misafirliklerde) sessiz ya da utangaç olarak nitelendirilen çocuklar olabilmektedir. Bazı çocuklar kendisine yabancı olan yetişkin veya yabancı yaşıtlarıyla iletişim kurmaktan, karşılaşmaktan kaçınabilmektedir. Çoğunlukla bu çocuklar sadece aile üyeleriyle veya tanıdığı akranları ile oyun oynamakta veya iletişim kurmaktadır. Küçük gruplarda diğer kişilerin eleştirel bakışlarından ya da başarı beklenen durumlardan yoğun derecede korkma ve bunun sonucunda sosyal ortamlardan kaçınma sosyal fobi olarak tanımlanmaktadır.
Sosyal fobi, toplulukta yemek yeme ya da konuşma, yaşıtlarla etkileşim gibi durumlarda görüleceği gibi en sık olarak okulda gözlemlenmektedir. Genellikle çocuklarda sosyal ortamlardayken yaşadıkları yüz kızarması, titreme, miksiyon ihtiyacı, bulantı veya kusma korkusu olarak tespit edilebilmektedir.
Çocuklarda sosyal fobinin oluşmasının temelinde çoğunlukla anne baba tutumları, aile içi çatışmalar, ayrılıklar, kayıplar, öğrenme ve okul başarısındaki zorlanmalar, devamlı olarak uyumlu davranma konusunda uyarılma, her davranışı uygulama veya onaylama, sosyal ortamlarla nasıl başa çıkabileceğini bilememe veya düşük benlik saygısı olabilir.
Sosyal fobi çocukların yeni beceriler kazanmasında veya akranlarının yaptığı etkinlikleri deneyimlemesine engel olmaktadır. Çünkü sosyal fobisi olan çocuklar, oyun oynayabilecekleri park bahçe gibi alanlardan ve akranlarından kaçma davranışı göstermektedir.
Aşırı utangaç olan çocuklar sosyal ortamlarda konuşmayı reddebilir. Sosyal ortamlarda zaman zaman ebeveynlerinin yanına gidip fısıldayabilir, eşyaların veya anne babalarının arkasına saklanabilir, tepinme davranışı gösterebilirler. Sosyal fobisi olan çocuklar kendilerine endişe veren durumlarla ilgili ev içerisinde ebeveynlerine sürekli soru sorabilirler.
Sosyal fobisi olan çocuklar için günlük tutmaları ve onları en ok kaygılandıran durumları yazmaları istenilebilir. Böylece sosyal fobinin temel nedenini bulmak daha kolay olacaktır. Çocukların ilgi alanlarına yönelik hobi edinmeleri ve ortak akran grubu içerisinde bu hobisini geliştirmesi güzel bir adım olabilecektir.
Grup şeklinde oynanılan spor oyunlarıyla (basketbol, voleybol, futbol gibi) çocuklara sosyal beceriler kazandırılabilir. Küçük yaştaki çocukların bu durumla ilgili içgörüsü çok fazla olmadığı için anne ve babaların çocuklarını çok iyi gözlemlemesi, yapıcı bir yaklaşıma sahip olması ve kaygı ile başa çıkma stratejilerini çocuklarına aktarabilmeleri önemlidir. Oyun terapisi veya rol oyunları sosyal fobiyi sağlıklı bir şekilde ortadan kalmasında çocuklara destek olmaktadır.
Psikolog Tuğba Aldemir
Kaynaklar